Diziler, müzikler, filmler bize ne verir? Biz tüm bu kadar şeyi hangi beklentiyle takip ederiz? Bizi onları takip etmekte sürekli kılan şey ‘ne’dir? Ne?
Bizim istediğimiz şeyin farkında olan birileri, bize bizim istediklerimizi vermek için bir dünya kurgularsa? Ve tüm bunları bize vermesinin sebebi sadece kendi cebini doldurmaksa? Bizi mutlu eden şeyler, bu dünyanın daha doğru ifadeyle eğlence sektörünün içinde hunharca çalışan insanları mutlu etmiyorsa? Bize hayallerimizi satanlar, bize sadece müşteri gözüyle bakıyorlarsa? Sosyologlar bizi bilim dallarında incelenmesi gereken bir insan kitlesi olarak görüyorsa ve biz farkında olmadan aslında insan sürüleri haline geliyorsak? Bizi ne farklı kılar? İnsan sürüsünün içindeki sıradan biri olmaktan bizi farklı kılacak olan şey diyorum? Ne? Fazla karıştı. Değiştirelim.
Fan ne demek?
Aşırı düşkün, seven, taraftar, destekçi, hayran, takipçi.
Fanatik ne demek?
Bir öğretiye, bir dine, bir kimseye, bir şeye aşırı ölçüde, coşku ve tutkuyla bağlı olan, bağnaz kimse.
Dünyada tarihten günümüze birçok şeye fanlık yapıldı. Spor, eğlence ve kültür alanında birçok şey. Futbol takımlarının, kült bir filmin, kült bir müzik grubunun, mükemmel bir dizinin yada bestseller bir kitabın fanı olabilirsiniz. Hatta şuan kuvvetle muhtemel halihazırda bir grubun fanısınız. Fan olmak size ne anlam ifade ediyor? Fanı olduğunuz kişi ya da kişiler hayatınızda ne kadar yer ediyor? Peki neden gerçek dünyamızda vücut bulamayacak olan insanlar, hayatımızda çevremizde gerçekten var olanlardan daha fazla etkiye sahipler? Farkında olmadan kendi hayatımız yerine onlarınki yaşıyor olabilir miyiz? Yada yine farkında olmadan, yaşamak yerine sadece izlemeye başlamış olabilir miyiz? Siz hayatınızın öznesisiniz, yani baş karaktersiniz. Başrol! Başrolün etken halden edilgene dönüşmesi ne kadar mantıklı? Yine karıştı. Değiştirelim.
Sektör bize hayalleri satıyor evet, almakta hiçbir sakınca da yok. Sorgusuz, duraksamadan, hep beğenerek, her şeyiyle kabul ederek sürekli almak; onların başarılarını kendimizinmiş gibi kabul etmek ve bununla yetinmek, onların sevinçleriyle yetinmek ve her yaptıklarını kabul etmek bir süre sonra fanlık yapmaktan çıkıp fanatizme dönme potansiyeli olan bir süreci de içinde barındırıyor. Fanatizm ise tahammülsüzlerin dünyası… Size bir şey hatırlattı mı? Sürekli artan fanwar’larımızı, ne bileyim, bitmek bilmeyen comeback beklentilerimizi, diğerlerinin düşüncelerine vermeye tenezzül etmediğimiz değerleri? Bir süre sonra savunacağım derken kendimizden verdiğimiz ödünleri? Bir kişiyi veya olguyu bütünüyle doğru kabul etmek yanlış, doğru muyum? Bir şey’in tamamen haklı, doğru veya mükemmel olması insan doğasına ters bir kere, peki biz ne zamandan beri bir şeyi sonuna kadar savunur olduk? Ve ne zamandan beri başkalarının düşüncelerine, zevklerine karşı tahammülsüz olduk? Fanlığın temelindeki duygu, o hiç memnun olmadığımız tektipçi sistemin güçlü figürleriyle aynı mayaya sahip. Dediğim dedikçi, en doğru benci, en iyisi benimkisi’ci…
Fan kelimesinden oldum olası haz etmemişimdir, o yüzden bu dünyaya girdim gireli kendimi fan değil, takipçi olarak nitelendirdim. Bunun, dile getirmediğim bir sebebi vardı. Sizinle de paylaşmak istedim, zira belki bana hak verirsiniz. Çünkü fan olmak özünde, fanatik olmak, antifan olmak, saesang fan olmak durumlarını barındırır, normal seyrinde devam eden süreç, duyguların kontrol edilememesi sonucu dengesiz şekilde sonuçlanır. Dolayısıyla fan olmak şuan tasvip etmediğimiz potansiyellere açık bir olgudur. Soru şu: bunun önüne nasıl geçilir? Çok soru sordum, amacım soru sormaktı zaten cevap vermek değil. Ben cevapları merak eden kişiyim. Kendi sorularımı sayenizde cevaplayacak kişi. Başınız ağrıttıysam affola.
E/N: Haber resmi herhangi bir fandoma gönderme yapmamak adına siyah beyaz eklenmiştir, güzel bir konserden güzel bir görsel olarak kabul edilip yanlış anlaşılmaması ümidiyle.
Saygılar.
Sitemizin editörlerinin kişisel olarak hazırladıkları köşe yazıları.