Ekim ayı sonlarıydı ve SUGA, bir kanepede oturmuş gitar tıngırdatıyordu. Ayakları çıplak, uzun saçları gözlerinin üzerine düşmüş. Gitarın akordunu kontrol ediyor, kendi kendine mırıldanıyor ve gümüş halka küpeleri ışıkta parıldıyor. “Birkaç ay önce öğrenmeye başladım.”, diyor.
Bu; bir üniversite yurt odasında, rock yıldızı olma hırsını itiraf eden yeni aşkınızla geçireceğiniz türden samimi bir an. Fakat SUGA, Koreli pop grubu BTS‘in 7 üyesinden biri. Bu da demek oluyor ki ben, onu izleyen ve anın tadını çıkaran milyonlarca hayrandan yalnızca biriyim.
BTS, sadece listelerdeki en büyük K-Pop grubu değil. Onlar, dünyanın en büyük grubu oldular – nokta. Birden fazla albüm yayımlamak, her türden rekoru kırmak ve böyle doğaçlama canlı yayınlarda görünmek arasında BTS, 2020’de pop yıldızlığının zirvesine yükseldi. Ve bunu; aksiliklerle tanımlanan, dünyanın durakladığı ve herkesin bağlantılarını sürdürmek için mücadele ettiği bir yılda başardılar. Diğer ünlüler de bu yılın zorluklarından yararlanmaya çalıştı, ama çoğu başarısız oldu. (Yıldızlarla dolu “Imagine” videosunu hatırlıyor musunuz?) Fakat BTS’in ARMY adlı uluslararası hayran kitlesiyle olan bağları; salgın, global bir ırksal hesaplaşma ve dünya çapındaki karantina arasında daha da derinleşti.
SUGA, TIME‘a şöyle konuşuyor:
Hala, gerçekleşen tüm bu hayal dahi edilemeyen şeylere şaşırdığım zamanlar oluyor. Ama kendime soruyorum; bunu biz yapmasaydık, kim yapacaktı?
Bugün K-Pop, milyarlarca dolarlık bir sektör ama müzik dünyasının kapı bekçileri – Batılı radyo patronları, medya kuruluşları ve sayılarla uğraşanlar – onlarca yıldır onu bir tuhaflık olarak değerlendirdi.
BTS, geleneksel K-Pop’tan beklenen üst düzey ayırt edici özelliklere uyuyor: Çarpıcı kıyafetler, canlı koreografi ve göz kamaştırıcı videolar. Ancak bu süperstar parıltısını, içine katılan sıkı çalışma konusunda şaşırtıcı bir dürüstlük düzeyiyle eşleştirdiler. BTS; K-Pop’ı kültürel bir güç yapan parıltıdan hiçbir şekilde ödün vermeden, Top 40’ın özgünlük çağının taleplerini karşılıyor. Şarkılarının karşı konulamaz olmasından zarar gelmez: Akılda kalıcı nakaratlarla dolu ve herhangi bir ana akım çalma listesine rahatça oturan parlak şekerlemeler.
BTS, Batı’da güvenilir bir dayanak oluşturan ilk Koreli sanatçı değil ama bugünkü devasa başarıları, hayran kitlesinin iç işleyişindeki büyük bir değişikliğin ve müziğin nasıl tüketildiğinin göstergesidir.
Bağlı olduğu şirketi 7.5 milyar dolarlık halka arz değerine taşımaktan; hayranlarına, Black Lives Matter‘a yaptıkları 1 milyon dolarlık bağışı eşleştirmeleri için ilham vermeye kadar BTS, insan bağlantısı yoluyla müzik sektörü hakimiyetinde bir vaka çalışmasıdır. Bir de SUGA gitarda ustalaşınca, fethedecekleri pek bir şey kalmayacak!
COVID-19’un olmadığı alternatif bir evrende, BTS’in 2020’si muhtemelen önceki yıllara çok benzeyecekti. K-Pop dehası ve Big Hit Entertainment‘ın kurucusu Bang Si Hyuk; Seul’ün yeraltı rap dünyasından RM‘i işe almasının ardından, 2010 yılında grubu kurmaya başladı. Kısa süre bir sonra Jin, SUGA, J-Hope, Jimin, V ve Jungkook; dans, rap ve şarkı söyleme becerileriyle gruba seçildi.

Ancak meslektaşlarından farklı olarak BTS, hem aktivizmlerinde hem de şarkı yazımına ve yapımına katkıda bulunma biçimlerinde bir düzen karşıtı çizgiye sahipti – bu o zamanlar K-Pop’ta nadirdi, ama şimdi değişmeye başladı. 2013’teki çıkış teklileri “No More Dream”de, okul çağındaki çocuklardan yüksek beklentiler gibi, Kore’nin sosyal baskılarını eleştirdiler. Akıl sağlığı konusunda kendi yaşadıkları zorluklar hakkında açık oldular ve LGBTQ+ haklarına verdikleri destek hakkında alenen konuştular (Eşcinsel evlilik, Güney Kore’de hala yasal olarak tanınmıyor). Ve gerek saçlarını pastel tonlara boyayarak, gerekse de kollarını sevgiyle birbirlerine dolayarak, daha nazik, daha nötr bir erkeklik biçimi modellediler. Tüm bunlar onları, yalnızca K-Pop’ta değil, aynı zamanda global pop pazarında da benzersiz kıldı.
Mart ayında BTS, global çapta bir tura hazırlanıyordu ama bunun yerine, Seul’de kalıp salgının bitmesini beklediler. Grup için hayat, çok farklı gelmiyordu: “Her daim ayın 30 günü, günde 10 saat birlikte vakit geçiriyoruz.” diyor Jin. Fakat planları altüst olduğundan, geri dönmek zorunda kaldılar. Ağustos ayında BTS, Amerika’da listelerin zirvesine yerleşen İngilizce teklileri “Dynamite”ı yayımladı. Bu yılki son albümleri “BE” ile, Billboard tarihinde aynı hafta 1 numaralı şarkı ve 1 numaralı albüm kaydeden ilk grup oldular. RM, “Başka bir albüm çıkaracağımızı hiç beklemiyorduk.” diyor. “Hayat bir değiş tokuştur.”
Bu yılki zaferleri yalnızca müzikle ilgili değildi. Ekim ayında, belki de tüm zamanların en büyük sanal konserini düzenlediler ve 2 gecelik etkinlikte, yaklaşık 1 milyon bilet sattılar. Big Hit‘in Kore’de halka açılması; Bang‘i bir milyardere ve her bir üyeyi de milyonere dönüştürdü. Bu; ganimetlerin genellikle yaratıcılara değil de distribütörlere gittiği bir sektörde, nadir görülen bir durum. Ve nihayet, Grammy adaylığı ile ödüllendirildiler. YouTube‘un Müzik Trendleri Yöneticisi Kevin Meenan; Big Hit Labels‘ın, en çok abone olunan 10 müzik hesabından biri olduğu YouTube‘ta (bu yıl itibariyle 13 milyardan fazla görüntülenmeyle) tek gerçek rekabetin onlar olduğunu söylüyor. “Dynamite” müzik videosu, platform için bir ilk olarak, 24 saat içinde 101 milyon görüntülenme elde etti. Kevin Meenan, “Kendi rekorlarını kırdılar.” diyor.
Şöhret, dezavantajları olmadan gelmiyor: Örneğin, boş zaman eksikliği! Kasım ayı sonlarında Seul’de gece yarısına yaklaşıyor ve omuz ameliyatı sonrası iyileşen SUGA hariç BTS, başka bir röportajı programlarına sıkıştırıyorlar – bu kez sadece benimle.
V, Jimin ve J-Hope; Jin’in yaklaşan doğum günü hakkında konuşurken aniden şarkı söylemeye başlıyor: “Love, love, love”
Beatles‘ın nakaratını güzelleştirerek uyum yakalıyor, grup arkadaşlarına dönüyor ve kalp sembolünün Korece versiyonu için parmaklarını çaprazlıyorlar.
Çağı tanımlayan grupla, Beatles‘la, karşılaştırılmaları kaçınılmaz. “Farklı şu ki; biz, 7 kişiyiz ve ayrıca dans ediyoruz.” diyor V.
RM, “Büyük erkek grupları ortaya çıktığında bu, bir tür klişe gibi: ‘Ah, başka bir Beatles daha!'” diye ekliyor.
Şimdiye kadar, BTS‘le 5 kez röportaj yaptım ve her etkileşimde aşırı derecede nazik davrandılar. Fakat şimdiye kadar, başarılarını açıklamaktan bıkmış olmaları gerektiği gibi, bu karşılaştırmaları tekrar ele almaktan da bıkmış olmalılar. RM; bunun şans, zamanlama ve ruh halinin bir karışımı olduğunu söylüyor ve “%100 emin değilim.” diye ekliyor.
Aklı başında ünlüler olarak olgunlaştılar: Odaklanmış ve temkinli, hem sorulara daha hazır, hem de büyük açıklamalar yapmakta daha tereddütlüler. BTS‘e dönüm noktaları olan yılı sorduğunuzda, bir kereliğine pek de neşeli değiller. J-Hope, onu “roller coaster” diye tanımlıyor. RM, “Olur böyle şeyler.” derken; genelde bir şovmenken, bu noktada normalden daha içe dönük görünen Jimin, “Çok mücadele ettiğimiz bir yıldı.” diye açıklıyor.
Dıştan, elde ettiğimiz başarılar sayesinde iyi görünebiliriz ama kendi içimizde zor zaman geçiriyoruz.
Amacı gerçekten hayranları tarafından tanımlanan bir grup için, insan etkileşiminin eksikliği boğucu olmuştur. Yine de bunu, iyimserliği temsil etmek amacıyla üzerinde durulacak bir konu haline getirdiler. J-Hope, “Her zaman insanlara huzur, teselli ve pozitif enerji verebilen bir sanatçı olmak istedim” diyor.
Bu niyet, grubumuzun samimiyetiyle uyumlu hale geldi ve bizi, bugünkü halimize yönlendirdi.

Çok fazla ıstırap ve şüpheciliğin damgasını vurduğu bir çağda BTS; iyilik, bağlantı ve kendini kabul etme mesajlarına sadık kaldı. Hayranlarıyla olan ilişkilerinin temeli de bu. Güney Koreli filozof ve yazar Dr. Jiyoung Lee; BTS’in hayran kitlesinin tutkusunu, sanatçılar ve hayranları arasında karşılıklı bir alışveriş olan, “yataylık” adı verilen bir olgu ile tanımlıyor. Bir ikondan takipçilerine, yani yukarıdan aşağıya talimatın aksine BTS, gerçek bir topluluk inşa etti.
J-Hope, “Biz ve hayranlarımız, birbirimiz üzerinde büyük bir etkiye sahibiz” diyor. “Müzik yapma ve geri bildirim alma süreciyle öğreniyoruz.”
BTS fandomu, yalnızca grubun önceliğini sağlamakla ilgili değil, aynı zamanda grubun pozitiflik mesajını dünyaya yaymakla da ilgili. Dr. Jiyoung Lee, “BTS ve ARMY; sadece nesilsel değişimin değil, zamanın ruhundaki değişimin de bir sembolüdür.” diyor.
Ve Haziran ayında BTS, Amerika’daki büyük protestolar sırasında “Black Lives Matter” hareketine 1 milyon dolar bağışladıktan sonra, dünya çapında gençlik aktivizminin sembolü haline geldi (UNICEF ve okul programları gibi girişimleri destekleme konusunda, uzun bir geçmişe sahipler). BTS, şimdi sadece insan haklarını desteklediklerini söylüyor.
“Bu, politik değildi. Irkçılıkla ilgiliydi.” diyor Jin. “Herkesin saygı duyulmayı hak ettiğine inanıyoruz. Bu yüzden bu kararı aldık.”
Aldıkları karar; BTS‘le ilgili haber ve güncellemeleri paylaştığı popüler bir sosyal medya hesabına sahip, 20 yaşındaki Georgia’lı siyahi ARMY Yassin Adam gibi hayranlar için anlamlıydı.
Bu, benim gibi insanların bu ülkede karşılaştığı duruma daha fazla farkındalık getirecek. Kendimi ya da en azından kendimin bir versiyonunu, onların içinde gibi hissediyorum.
Mayıs ve Haziran aylarında K-Pop hayranlarından oluşan büyük bir koalisyon; polis uygulamalarından birine müdahale ederek ve bir Trump kampanyası mitingi için bilet satın alıp gerçek katılımı azaltarak, manşetlere çıktı. O yazın ilerleyen günlerinde, ARMY’lerin kendi aralarında bağış toplama çabası; yalnızca 24 saat saat içerisinde, BTS’in “Black Lives Matter”a yaptığı 1 milyon dolarlık bağışla eşleşti.
28 yaşındaki, Asya kökenli Amerikalı Nicole Santero‘ya göre; grubun Amerika’daki başarıları da bir zafer sembolü. “Bana benzeyen insanları asla bu şekilde ana akım sahnede görmedim.” diyen Santero, doktora tezini BTS‘in fandom kültürü üzerine yazıyor ve BTS verilerini analiz eden ve paylaşan popüler bir Twitter hesabı yönetiyor.
Uyanık olduğum her vakit, BTS’le ilgili bir şeyler yapıyorum. Bu, daha derin bir aşk türü.
Böyle bir bağlılık, BTS için bir gurur kaynağı. Özellikle de, pek çok şeyin belirsiz olduğu bir yılda.
“Gerçekten saygı kazanıp kazanmadığımızdan emin değiliz.” diyor RM.
Ama kesin olan bir şey var ki; insanlar, ‘Pekala! Bu yalnızca bir tür sendrom, bir fenomen değil.’ diye hissediyor.
Ardından doğru kelimeleri arıyor ve ekliyor: “Bu Koreli küçük çocuklar, bunu yapıyorlar.”
Kaynak: TIME
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.