Bu haftanın K-Tespit‘inde, BTS‘ten RM‘in dürüstlük, zekâ ve empatiyle modern liderliği nasıl yeniden tanımladığını tartışıyoruz. Düşünceli sözlerinden BM konuşmasına ve solo albümü Indigo‘ya kadar RM, gerçek liderliğin kontrolle ilgili olmadığını kanıtlıyor.

Modern liderliğin neye benzediğini hiç merak ettiyseniz, BTS‘in adamı, aklı ve çekim merkezi olan RM‘den çok daha ötesine bakmanıza gerek yok. Asıl adı Kim Namjoon olan RM, emirler yağdıran veya spot ışıklarını tekelinde tutan tipik bir K-Pop solisti değil. Sessiz, sakin, son derece öz farkındalığı yüksek ve bir an Nietzsche‘den alıntı yapıp hemen ardından YouTube‘u sallayacak türden bir insan.
RM, yıllardır BTS‘i bir arada tutan tutkal oldu. O sadece ünvanıyla bir lider değil, aynı zamanda sıkışık bir yurtta uyumaktan Wembley‘i tamamen doldurmaya kadar uzanan bir grubun duygusal pusulası. Büyüleyici olan, baskınlığıyla değil, anlayışıyla liderlik etmesi. Mükemmeliyete takıntılı bir sektörde, RM‘in en büyük yeteneği gerçekçi olmak. Tökezliyor, düşünüyor, öğreniyor ve herkesi bu yolculuğa dahil ediyor.

RM‘i öne çıkaran şey, zekâyı empatiyle ne kadar zahmetsizce harmanladığıdır. Boş zamanlarında felsefe kitapları okuyan, konserler arasında sanat müzelerini ziyaret eden ve hayranlarını hiç sorun değilmiş gibi eleştirmek için Weverse‘e giren türden biri. Sanatsal dehası ile insani kırılganlık arasındaki bu denge, onu farklı kılan şey. Önde liderlik değil, önden liderlik ediyor.
Birleşmiş Milletler‘deki o konuşmayı hatırlıyor musunuz? “Kendinizi konuşun” demişti? Bu sadece bir slogan değildi; tüm bir neslin yüksek sesle ve pişmanlık duymadan var olmayı öğrenmesi için bir mantra haline gelmişti. RM, öz sevgiyi utanç verici bir influencer gibi vaaz etmiyor; bunu kusurlarıyla yaşıyor. Tükenmişlik, öz şüphe ve kimlik konusunda açık sözlü. “Her şeyi halletmek zorunda değilsin. Sadece orada olmaya devam et” diyen liderlik.
BTS içinde bile RM‘in liderliği ferahlatıcı bir şekilde demokratik hissettiriyor. Üyelerini gölgede bırakmıyor, onları güçlendiriyor. Herhangi bir sahne arkası videosu izleyin, onu sessizce konuşmaları yönlendirirken, yaratıcı farklılıkları bir araya getirirken ve herkesin fikrini söylemesini sağlarken yakalarsınız. Önce dinleyip sonra konuşan türden bir lider. Ve bunu yaptığında, insanlar gerçekten dinliyor.
Grubun solo çalışmalara geçişinin ardından RM‘in sanatçılığı daha da derin bir tona büründü. Solo albümü Indigo sadece müzik değil, şu anki halinin bir zaman kapsülü: dağınık, düşünceli, biraz melankolik ama son derece samimi. Wild Flower ve Still Life gibi parçalarla liderliğin her zaman güçlü olmakla ilgili olmadığını, dürüst olmakla ilgili olduğunu gösteriyor.
Ve dürüst olmak gerekirse, RM‘in liderlik tarzı, “alfa enerjisinin” genellikle kibirle eş tutulduğu bir dünyada farklı bir etki yaratıyor. Yumuşak sözlü olup yine de saygı duyulabileceğinin, duygusal zekânın hırsla bir arada var olabileceğinin ve kırılganlığın aslında güç olabileceğinin kanıtı. Z Kuşağı’nın özdeşleşebileceği türden bir lider; cevapları varmış gibi davranmadan başarı ve benlik yolunda ilerleyen biri.
Sonuç olarak RM, liderliğin sadece başkalarına rehberlik etmekle ilgili olmadığını, kendini tanımakla ilgili olduğunu hatırlatıyor. İster kimlik krizleri hakkında rap yapıyor, ister şiir öneriyor, ister hayranlarını çimlere dokunmaya (gerçekten) teşvik ediyor olsun, dürüstçe yaşayarak liderlik ediyor.
Yani evet, RM, BTS‘in lideri. Ama bundan da öte, insan olmanın yeterli olduğunu söyleyen bir zihniyetin lideri. Ve sürekli mükemmellik talep eden bir dünyada, bu devrim niteliğinde.
Kaynak: India Today
Güney Kore’de sanat hayatı başta olmak üzere, makale türüne girebilecek her içerik bu kategoride.





